Son dönemde Türkiye’de gündemin önemli başlıklarından biri olan Rümeysa Öztürk olayı, uluslararası kamuoyunu da harekete geçirdi. Türkiye'nin önde gelen insan hakları savunucularından biri olarak tanınan Rümeysa Öztürk, 2023 yılında yaşanan bir dizi olay sonucunda hükümetin politikalarına karşı sesini yükseltmişti. Hem kendi hakları hem de diğer tutuklu bireylerin özgürlüğü için verdiği mücadele, birçok insanın dikkatini çekti. Bu bağlamda, ABD'li bir akademisyenin Rümeysa Öztürk için açlık grevine başlaması, sosyal medyada ve haber platformlarında geniş yankı buldu.
Rümeysa Öztürk, genç yaşta insan hakları alanında önemli bir figür olmuştur. Eğitimini Türkiye’de tamamladıktan sonra yurt dışında çeşitli insan hakları örgütlerinde çalışmış ve ülkedeki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla birçok eyleme katılmıştır. Özellikle son yıllarda Türkiye’deki siyasi iklimin giderek sertleşmesi, Öztürk’ün sesini daha yüksek çıkarmasına sebep olmuştur.
Öztürk, tutuklu bireylerin hakları için verdiği mücadeleyle tanınmakta ve bu konudaki duyarlılığı nedeniyle birçok insan tarafından desteklenmektedir. Türkiye’de yaşanan sosyal ve siyasi olaylar, onun gibi genç aktivistlerin daha fazla görünür olmasına vesile olmuş, dünya genelinde de yankı uyandırmıştır. ABD’den gelen bu destekle birlikte, Öztürk’ün durumu güçlü bir dayanışma sembolüne dönüşmüştür.
Açlık grevi, insani bir mücadelenin en çetin şekillerinden biri olarak bilinir. Harvard Üniversitesi'nde görev yapan Dr. Michael Anderson, Rümeysa Öztürk’e olan desteğini ifade etmek için bu yola başvurdu. Anderson, Rümeysa’nın mücadelesinin yalnızca Türkiye için değil, dünya genelindeki insan hakları savunucuları için de büyük öneme sahip olduğunu vurguladı. “Rümeysa Öztürk, gerçek anlamda bir ilham kaynağıdır. Onun özgürlük mücadelesini desteklemek için buradayım. Açlık grevi, sesimizi daha gür bir şekilde duyurmanın bir yoludur,” açıklamalarında bulundu.
Anderson’ın açlık grevi, sosyal medyada da hızla yayıldı ve dünyaca ünlü birçok insan hakları savunucusu, akademisyen ve aktivist bu duruma destek verdi. #RümeysaÖztürk hashtag’i altında yapılan paylaşımlar, Türkiye’deki baskıcı politikaları gözler önüne serdi. Anderson’ın eylemi, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası medya aracılığıyla dünya genelinde gündeme geldi. Bu durum, Öztürk’ün hikayesinin daha geniş bir kitleye ulaşmasına vesile oldu.
Profesör Anderson, aynı zamanda Türkiye’nin insan hakları sicilinin uluslararası arenada sorgulanmasını da sağladığını belirtti. Açlık grevini sürdürdüğü süre boyunca, dünya genelindeki insan hakları kuruluşlarının ve medya organlarının kendisiyle iletişime geçmesi, Rümeysa’nın mücadelesinin daha fazla kaygı yaratmasına yol açtı.
Yalnızca bir akademisyen değil; aynı zamanda insan hakları aktivisti olan Anderson, Türkiye’deki geçmiş deneyimlerinden etkilenerek bu eylemi başlattığını da ifade etti. “Ben de Türkiye’deki insan hakları sorunları hakkında birçok şey gördüm. Rümeysa’nın hikayesi, bir bireyin ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor” dedi.
Bu olay, Rümeysa Öztürk’ün mücadelesi için bir dönüm noktası olurken, hem Türkiye hem de dünya üzerinde büyük bir destek dalgası başlattı. Açlık grevini bir protesto aracı olarak seçen Anderson, umudunu kaybetmeyerek insanları bu önemli konuda harekete geçmeye çağırdı.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk için yapılan bu açlık grevi, uluslararası dayanışmanın önemini bir kez daha gündeme getirdi. Hem içeride hem de dışarıda yaşanan bu tür gelişmeler, insan hakları konusunda farkındalığın arttırılmasına katkıda bulunuyor. Anderson’ın bu cesur eylemi, diğer aktivistlere de ilham oldu ve Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin önüne geçmek için ne denli bir mücadele gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Rümeysa Öztürk ve benzer durumlardaki bireyler adına yapılan bu gibi eylemler, toplumsal bilincin ve harekete geçmenin önemini gözler önüne seriyor. Her birey, bu konuda üzerine düşeni yapabilir ve destekleyerek daha adil bir dünya için katkıda bulunabilir.