Büyükelçi Barrack, Şam yönetimi ile PKK/YPG arasındaki sorunların sürmekte olduğunu ve bölgedeki dengeleri etkileyen faktörler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Son yıllarda Türkiye’nin Suriye politikası ve bu kapsamda yaşanan gelişmeler, uluslararası diplomasi açısından kritik bir öneme sahip. Büyükelçi Barrack'ın değerlendirmeleri, bölgedeki dinamikleri anlamak açısından özellikle dikkat çekiyor.
Şam yönetimi ve PKK/YPG arasındaki ilişki, yıllar içinde karmaşık bir hal aldı. PKK/YPG, Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanınmakta ve Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle sıkça bu konuda operasyonlar gerçekleştirmektedir. Barrack, bu yaklaşımın sadece Türkiye'yi değil, aynı zamanda bölgedeki diğer aktörleri de etkilediğini belirtiyor. Suriye’deki iç savaşın başından bu yana, PKK/YPG ve Şam yönetimi arasındaki rekabet ve zaman zaman işbirliği, uluslararası güç dengelerini zorlayıcı bir unsur oldu. Barrack, bu ilişkilere yönelik olarak, "Her iki tarafın da mevcut durumdan yarar sağladığı noktalar var, fakat uzun vadede bu tür ilişkilerin sürdürülebilirliği sorgulanabilir." ifadelerini kullandı.
Büyükelçi Barrack, uluslararası toplumun bu çatışmadaki rolünü de vurguladı. Sadece Türkiye'nin değil, ABD ve diğer batılı ülkelerin de durumu etkileme potansiyeli bulunduğunu belirten Barrack, “Uluslararası toplum olarak bu sorunun çözümüne dair daha aktif bir tutum takınmalıyız. Aksi takdirde, bölgedeki istikrasızlık devam edecek ve bu durum, hem bölge halkı hem de uluslararası güvenlik açısından ciddi sonuçlar doğuracaktır.” dedi. Gelişen olayların yanı sıra, Suriyeli mültecilerin durumu, DEAŞ ile mücadeledeki zorluklar ve ekonomik kriz de Barrack'ın dikkat çektiği diğer konular arasında yer aldı.
Sonuç olarak, Büyükelçi Barrack’ın açıklamaları, Şam yönetimi ile PKK/YPG arasında süregelen sorunların sadece iki tarafı değil, aynı zamanda bölge ve uluslararası güvenliği tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Çatışmaların çözülmesi için daha etkili siyasi diyalogların oluşturulması gerektiğini ifade eden Barrack, bu bağlamda Türkiye’nin de katkı sağlamasının önemini vurguladı. Bu sorunlar, uluslararası toplumu ve özellikle de bölgedeki aktörleri etkileyerek, gelecekteki politikaların belirlenmesinde etkili olacak gibi görünüyor. Uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm arayışında, bölgede kalıcı barışın inşası adına tüm tarafların işbirliğine ihtiyacı var.