Orta Doğu’daki gerilimlerin yeniden tırmandığı günümüzde, İsrail’in son İran hava saldırısı, bölgedeki güç dengelerini sarsmaya devam ediyor. Tahran, bu saldırıya nasıl bir yanıt verecek? Jeopolitik analizler ve bölgedeki gözlemcilerin görüşleriyle hazırlanan bu yazıda, İran’ın olası tepkilerini beş farklı senaryo üzerinden değerlendireceğiz.
İran, tarihsel olarak asimetrik harp yöntemlerine başvuran bir ülke olarak bilinir. Özellikle, proxy gruplar aracılığıyla bölgedeki düşmanlarına karşı operasyonlar geliştirmesi, Tel Aviv için riski artırıyor. Hizbullah gibi grupların yanı sıra, Irak, Suriye ve Yemen’deki milislerin desteklenmesi, İran’ın saldırılara karşılık verme stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu senaryo doğrultusunda, Iran’ın milislerine yönelik direkt talimatlar vererek bu grupların İsrail'e karşı saldırılar düzenlemesine zemin hazırlamanı düşünmek mümkün. Özellikle Kuzey Irak’ta etkili olan milis gruplar, İsrail’i daha fazla tehdit edebilir.
Bir diğer senaryo ise İran’ın durumu diplomasi yoluyla çözme yolunu seçmesi. Bölgede artan gerilimlerin oluşturduğu ekonomik ve sosyal baskılara karşı Tahran'ın, müzakerelere yönelerek uluslararası kamuoyunu etkilemeye çalışması mümkün. İran, saldırıların ardından uluslararası arenada bir barış çağrısı yaparak, müttefikleri ve hedef ülkeleri bir araya getirme çabasında olabilir. Bu yaklaşım, Batı ve diğer güçlerle olan ilişkileri düzeltme amacı güdebilir; bu durumda İsrail’e karşı olumsuz imajı tersine çevirmeyi deneyebilir. Ancak, bu senaryonun gerçekleşebilmesi için önemli tavizlerin verilmesi gerekebilir.
İran’ın gösterdiği her tepki, doğrudan ülkenin ekonomisi üzerinde etkili olabilir. Liderliğin, yaşanan saldırılara yanıt verme sürecinde, ekonomik yaptırımlara karşı nasıl bir savunma geliştireceği önemli bir faktördür. Ekonomik baskılar altında kalması durumunda, Tahran anayasal dokunulmazlıklarını ve ulusal ideolojisini kullanarak halkın milli bilincini kabartmayı hedefleyebilir. Bu şekilde, öncelikle iç kamuoyunu konsolide edebilir ve ardından uluslararası toplum nezdinde İran’a yönelik olarak başlatılan ekonomik savaşın haksızlığını vurgulayabilir.
İran, saldırıdan sonra doğrudan askeri bir yanıt vermek yerine, durumu dengelemek için “savaşın dışında kalma” stratejisine yönelebilir. Bunun ne şekilde olacağı ise çok kritik bir sorudur. İç politikada, halkı elinde tutmak ve dış politikada ise düşman ülkelerle olarak ilişkiler geliştirmek bir denge sağlama girişimi olarak değerlendirilebilir. Bu, İran’ın kendi ulusal güvenliğini sağlamanın yanı sıra, bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerini sıkı tutma amacı güdebilir. Böyle bir durumda, dolaylı yollarla yaptıkları için telafi yöntemi geliştirebilir.
İran, saldırıya bir yanıt olarak, uluslararası arenada bir koalisyon kurma çabası içinde de olabilir. Özellikle, Çin ve Rusya ile olan ilişkilerini güçlendirebilir, bu ülkeleri kendi yanında hareket etmeye ikna edebilir. Olası bir koalisyon, İran’ı yalnız bırakmamakla kalmayacak, aynı zamanda İsrail’in daha fazla saldırı düzenlemesini de engellemeye çalışacaktır. Bu anlamda İran, sanayi ve askeri işbirliklerini artırmak için çeşitli stratejiler geliştirebilir.
Özetle, İsrail’in İran’a yönelik düzenlediği saldırının ardından Tahran’ın yanıtı, çok sayıda faktöre bağlı olarak şekillenecek. İran, tarihi ve stratejik bağlamda Asya ve Orta Doğu’daki güçler dengesini göz önünde bulundurarak kendi yanıtını belirleyecektir. Hem iç kamuoyunu konsolide etmek hem de uluslararası ilişkileri güçlendirmek için çeşitli senaryoları göz önünde bulundurarak akıllı bir yol haritası çizmesi gerekecek. Liderliğin bu süreçte vereceği kararlar, sadece İran’ın geleceği değil, bölgedeki tüm ülkeler için belirleyici nitelikte olacaktır.